Diyarbakır’ın en iyi dengbejleri ve kültürel mirasa katkıları

Diyarbakır’da geleneksel Kürt müziğinin önemli temsilcileri olan dengbejler, kültürel mirasın yaşatılmasında büyük rol oynuyor.

HABER - Leyla DAĞ

Diyarbakır, zengin kültürel dokusuyla birçok sanat dalına ev sahipliği yapmaktadır. Bu sanat dallarından biri de, sözlü edebiyatın ve müziğin birleştiği dengbejlik geleneğidir. Dengbejler, Kürt kültürünün önemli bir parçası olarak, tarih boyunca yaşanmış olayları, aşkları ve destanları melodik bir anlatımla günümüze taşımaktadır.

DİYARBAKIR’DA DENGBEJ GELENEĞİ VE ÖNEMLİ TEMSİLCİLERİ

Diyarbakır’da dengbejlik geleneğini sürdüren birçok sanatçı bulunmaktadır. Bu sanatçılar, hem yerel etkinliklerde hem de ulusal ve uluslararası platformlarda performans sergileyerek kültürel mirasın yaşatılmasına katkıda bulunmaktadır. Özellikle Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan “Dengbej Evi”, bu sanatçıların buluşma noktası olmuş ve burada düzenlenen etkinliklerle geleneksel müziğin tanıtımı sağlanmaktadır.

Diyarbakır’ın En Iyi Dengbejleri Ve Kültürel Mirasa Katkıları1

KÜLTÜREL MİRAS TAŞIYICILARI OLARAK DENGBEJLER

Kültür ve Turizm Bakanlığı, geleneksel sanatların korunması ve gelecek nesillere aktarılması amacıyla somut olmayan kültürel miras taşıyıcılarını desteklemektedir. Bu kapsamda, Diyarbakır’da faaliyet gösteren 13 dengbej, “Sanatçı Tanıtma Kartı” alarak resmi olarak kültürel miras taşıyıcısı unvanına sahip olmuştur. Bu adım, dengbejlik geleneğinin resmi olarak tanınması ve desteklenmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır. 

Diyarbakır’ın En Iyi Dengbejleri Ve Kültürel Mirasa Katkıları2

DENGBEJLERİN KAYIT ALTINA ALINMASI VE ARŞİV ÇALIŞMALARI

Diyarbakır’da, dengbejlerin seslerinin kayıt altına alınması ve arşivlenmesi konusunda da önemli çalışmalar yapılmaktadır. Örneğin, araştırmacı Ömer Ekin, 56 yıl boyunca 30’dan fazla dengbejin sesini kayıt altına almış ve bu eserlerin tarihe ışık tutmasını amaçlamıştır. Bu tür çalışmalar, dengbejlik geleneğinin korunması ve gelecek nesillere aktarılması açısından büyük bir değer taşımaktadır. 

DENGBEJ EVİ’NDE DÜZENLENEN ETKİNLİKLER VE ZİYARETÇİLERİN İLGİSİ

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bulunan Dengbej Evi, ziyaretçilerin yoğun ilgisini çekmektedir. Bu mekânda düzenlenen etkinliklerde, dengbejler geleneksel kıyafetleriyle sahne alarak, Kürt kültürünün zenginliklerini müzik ve sözlü anlatımla sunmaktadır. Ziyaretçiler, bu etkinlikler sayesinde hem dengbejlik geleneğini yakından tanıma fırsatı bulmakta hem de kültürel bir deneyim yaşamaktadır. 

SONUÇ OLARAK

Diyarbakır’da dengbejlikgeleneği, hem yerel yönetimlerin hem de sanatçıların çabalarıyla yaşatılmaya devam etmektedir. Kültürel mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılması açısından yapılan bu çalışmalar, bölgenin zengin kültürel dokusunun sürdürülebilirliği için büyük bir önem arz etmektedir.

Editör Hakkında
Yorumlar

Yeşilçam’ın efsane ismi Filiz Akın hayata veda etti

Yeşilçam’ın efsane isimlerinden Filiz Akın, 82 yaşında hayatını kaybetti. Uzun süredir sağlık sorunlarıyla mücadele eden usta sanatçının vefatı, sanat dünyasında büyük üzüntü yarattı.

Türk sinemasının unutulmaz isimlerinden Filiz Akın, 82 yaşında hayata veda etti. Uzun süredir sağlık sorunlarıyla mücadele eden Akın, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, "Türk sinemasının nadide isimlerinden Filiz Akın, bir süredir tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmiştir. Sinema tarihimizde unutulmaz izler bırakan Filiz Akın’a Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve sanat camiasına başsağlığı diliyoruz" ifadeleri kullanıldı.

Yeşilçam’ın 'Dört Yapraklı Yonca'sından biri olarak kabul edilen Akın, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit ve merhum Fatma Girik ile birlikte Türk sinemasının en önemli kadın oyuncularından biri olarak anılıyordu.

Kaynak: HABER MERKEZİ
EDİTÖR
Yorumlar

Kürt halkı kimdir? Sorani, Gorani, Lurlar ve Kurmançlar kimlerdir?

Kürt halkı, Orta Doğu’nun köklü topluluklarından biridir. Kürtler arasında Sorani, Gorani, Lur ve Kurmanç grupları farklı lehçeler ve kültürel özellikler ile öne çıkar. Peki, Kürt halkı kimdir? Sorani, Gorani, Lurlar ve Kurmançlar kimlerdir? İşte yanıtı…

HABER - Ali Çekdar KORKMA

Kürt halkı, Orta Doğu’nun en eski ve köklü topluluklarından biri olarak bilinir. Türkiye, Irak, İran, Suriye ve Ermenistan gibi ülkelerde yaşayan Kürtler, tarih boyunca farklı kültürel ve siyasi süreçlerden geçmiş olsa da kimliklerini korumayı başarmışlardır. Kürt halkı, dil ve kültür açısından farklı gruplara ayrılır. Bu gruplar arasında Kurmançlar, Soraniler, Goraniler ve Lurlar dikkat çeker.

Kürtlerin konuştuğu dil olan Kürtçe, Hint-Avrupa dil ailesine ait olup farklı lehçelere ayrılır. Kürtçenin en yaygın lehçeleri Kurmançça, Soranice, Goranice ve Lurice’dir. Her lehçe, Kürt halkının yaşadığı coğrafyaya ve kültürel geçmişine göre şekillenmiştir.

Kürtler Için Nevruz’un Önemi Ne2

KURMANÇLAR

Kurmançlar, Kürt halkının en büyük grubunu oluşturur. Türkiye, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde yoğun olarak yaşayan Kurmançlar, Kurmançça konuşur. Kurmançça, Latin alfabesiyle yazılır ve Kürt edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Türkiye’deki Kürtlerin büyük bir kısmı Kurmanç kökenlidir. Kurmançların kültüründe halk müziği, dengbêj geleneği ve halay gibi danslar önemli yer tutar.

SORANİLER

Soraniler, Irak ve İran’ın bazı bölgelerinde yaşayan Kürtlerdir. Soranice, Arap alfabesi ile yazılır ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde resmi dil olarak kabul edilir. Soraniler, özellikle Süleymaniye, Erbil ve Kerkük gibi şehirlerde yoğun olarak yaşamaktadır. Soranice, edebi ve resmi kullanımda Kurmanççaya göre daha yaygındır.

Kürt Halkı Kimdir2

GORANİLER 

Goraniler, Irak ve İran’ın sınır bölgelerinde yaşayan Kürt topluluklarından biridir. Goranice, Kürtçeden farklı olarak daha çok Hint-İran dillerine yakın bir yapıdadır. Gorani kültürü, Yarsan (Ehl-i Hak) inancı ile yakından ilişkilidir. Gorani müziği ve halk dansları, bu grubun kültürel mirasında önemli yer tutar.

LURLAR

Lurlar ise Kürtlerle kültürel ve etnik bağları olan ancak dil açısından farklılaşan bir topluluktur. Lurice, Kürtçeye akraba bir Hint-İran dili olarak bilinir. Lurlar, İran’ın batısında Luristan, İlam ve Huzistan bölgelerinde yaşamaktadır. Lur kültüründe müzik, el sanatları ve geleneksel kıyafetler önemli bir yer tutar.

Kürt halkı, farklı dil ve kültür gruplarına ayrılmış olsa da ortak tarih ve gelenekler Kürt kimliğini güçlendiren unsurlar arasında yer alır. Newroz (Nevruz) Bayramı, halk müziği, halay gibi danslar ve geleneksel kıyafetler, Kürt halkının ortak kültürel değerleri arasında öne çıkar. Kürtler, tarih boyunca kültürel kimliklerini koruma ve siyasi haklarını elde etme konusunda önemli mücadeleler vermiştir.

Kürt Halkı Kimdir3

Günümüzde Kürt halkı, başta Türkiye, Irak, İran ve Suriye olmak üzere farklı ülkelerde yaşamaktadır. Türkiye’de yaklaşık 15-20 milyon Kürt olduğu tahmin edilirken, Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kurulması, Kürtlerin siyasi temsili açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. 

İran’da Kirmanşah, İlam ve Luristan bölgelerinde yoğunlaşan Kürtler, kültürel ve dini yapılarını korumaktadır. Suriye’de ise Kürtler, özellikle Rojava bölgesinde özerk yönetim modeliyle temsil edilmektedir.

Kürt halkı, tarih boyunca karşılaştığı zorluklara rağmen kimliğini, dilini ve kültürünü koruma mücadelesine devam etmektedir. Kurmançlar, Soraniler, Goraniler ve Lurlar, Kürt kültürünün farklı renklerini temsil ederken, ortak gelenekler ve tarihi miras, Kürt halkının birliğini güçlendirmeye devam etmektedir.
 

Muhabir: Ali Çekdar KORKMA
Editör Hakkında
Yorumlar

Newroz nedir, neden kutlanır? Ateş yakma geleneğinin kökeni

Newroz, Kürt kültüründe baharın gelişi ve özgürlüğün simgesi olarak kutlanır. Demirci Kawa’nın zalim Dehak’a karşı isyanı, bu bayramın temelini oluşturur. Peki, Newroz’un kökeni nedir ve ateş yakma geleneği nasıl ortaya çıkmıştır?

HABER - Ali Çekdar KORKMA

Newroz, Kürt kültüründe baharın gelişi, doğanın uyanışı ve özgürlüğün simgesi olarak büyük bir coşkuyla kutlanan kadim bir bayramdır. Her yıl 21 Mart tarihinde kutlanan Newroz, Kürtler için sadece bir mevsim değişikliği değil, aynı zamanda direnişin, özgürlüğün ve yeniden doğuşun sembolüdür.

Newroz Nedir, Neden Kutlanır Ateş Yakma Geleneğinin Kökeni 4

DEMİRCİ KAWA EFSANESİ VE NEWROZ’UN KÖKENİ

NEWROZ’UN TARİHİ VE KÖKENİ

Newroz’un kökeni, Zerdüştlük inancına kadar uzanır. Zerdüştlükte ateş, ışık, iyilik ve arınma sembolü olarak kabul edilir. Zerdüşt inancına göre, Ahura Mazda’nın şeytani karşıtı olan AngraMainyu’ya karşı meydan okumak için her yıl büyük ateşler yakılırdı. Bu ateşler, kötülüğün ve karanlığın yenilgisini simgelerdi.

Kürt mitolojisinde ise  Newroz’un kökeni, Kürt mitolojisinde önemli bir yere sahip olan Demirci Kawa efsanesine dayanır. Efsaneye göre, zalim hükümdar Dehak (veya Zahhak), omuzlarında çıkan iki yılanı beslemek için her gün iki gencin beynini yedirir. Bu zulüm altında inleyen halk, çaresizlik içindedir.

Demirci Kawa, zalim Dehak’ın bu zulmüne karşı halkı örgütler ve isyan başlatır. Kawa, demirci atölyesinde yaptığı silahlarla halkı silahlandırır ve Dehak’ın sarayına saldırır. Dehak’ı öldüren Kawa, halkını özgürlüğe kavuşturur. Zaferin işareti olarak dağların tepesinde büyük ateşler yakılır. Bu ateşler, özgürlüğün ve zaferin sembolü olarak kabul edilir. İşte bu nedenle, Newroz kutlamalarında ateş yakmak önemli bir ritüeldir.

Newroz Nedir, Neden Kutlanır Ateş Yakma Geleneğinin Kökeni 1

NEWROZ ATEŞİ NEDEN YAKILIR?

Newroz ateşi, Kürt kültüründe özgürlük, direniş ve yeniden doğuşun sembolüdür. Bu geleneğin kökeni, Demirci Kawa efsanesine dayanır. Kawa’nın zalim hükümdar Dehak’a karşı kazandığı zaferin ardından dağların tepesinde yaktığı ateş, zulmün sona erdiğinin ve özgürlüğün başladığının simgesi olmuştur.

Zerdüştlük inancında ise ateş, arınma, ışık ve iyilik anlamına gelir. Ateşin üzerinden atlamak, kötülüklerden arınmayı ve temiz bir başlangıcı simgeler. 

Newroz ateşi, sadece baharın gelişi değil, aynı zamanda özgürlüğün ve direnişin kutlandığı bir ritüeldir. Ateşin etrafında toplanmak ise toplumsal dayanışmayı ve birlik ruhunu güçlendirir.


Newroz’da ateş yakmak, Kürt kültüründe derin bir anlama sahiptir:

Newroz Nedir, Neden Kutlanır Ateş Yakma Geleneğinin Kökeni 3

NEWROZ’UN KÜRT KÜLTÜRÜNDEKİ ÖNEMİ

Kürtler için Newroz, sadece bir bahar bayramı değil, aynı zamanda kültürel kimliğin, direnişin ve özgürlüğün ifadesidir. Tarih boyunca Kürtler, Newroz’u kimliklerini ve özgürlük mücadelelerini vurgulamak için bir araç olarak kullanmışlardır. Bu nedenle, Newroz kutlamaları Kürt coğrafyasında büyük bir coşkuyla gerçekleştirilir.

Muhabir: Ali Çekdar KORKMA
Editör Hakkında
Yorumlar

Roma döneminde Kürtler

Kürtlerin kökenleri ve Roma İmparatorluğu ile olan ilişkileri, tarih boyunca önemli etkileşimler ve kültürel etkileşimlerle şekillendi. İşte Roma döneminde Kürtlerin tarihi rolü ve izleri.

HABER - Ali Çekdar KORKMA

Kürtler, kökenleri MÖ 3. binyıla kadar uzanan kadim bir halk olarak bilinir. Tarihçiler, Kürtlerin atalarının Zagros Dağları ve çevresindeki bölgelerde yaşadığını belirtmektedir. Bu bölge, günümüzde İran, Irak, Türkiye ve Suriye’nin doğu ve güneydoğu kesimlerini kapsamaktadır.

Roma İmparatorluğu’nun doğuya doğru genişlemesiyle birlikte Kürtler, Roma ile doğrudan temas kuran halklar arasında yer aldı. Kürtlerin yaşadığı bölgeler, o dönemde Roma ile Part ve daha sonra Sasani İmparatorluğu arasındaki sınır bölgesinde yer alıyordu. Bu nedenle Kürtler, hem askeri hem de siyasi anlamda iki büyük güç arasındaki çekişmelerin etkisi altında kaldı.

Roma Döneminde Kürtler 1

Roma ile Part ve Sasani İmparatorluğu arasındaki mücadelede Kürtler

MÖ 1. yüzyıldan itibaren Roma İmparatorluğu ile Part İmparatorluğu arasındaki mücadeleler, Kürtlerin yaşadığı bölgeleri doğrudan etkiledi. Part İmparatorluğu’nun merkezi günümüzde İran topraklarında bulunuyordu ve Kürtler bu bölgedeki dağlık alanlarda yaşamaktaydı.
    •    MÖ 53’teki Carrhae (Harran) Savaşı: Roma’nın ünlü generali Crassus’unPartlılara karşı ağır bir yenilgi aldığı bu savaş, Kürtlerin yaşadığı bölgenin stratejik önemini ortaya koydu. Partlılar, Roma ordusunu Kürtlerin de yaşadığı dağlık bölgelere doğru çekmiş ve burada avantaj sağlamıştı.
    •    Roma’nın doğuya ilerleyişi: Roma İmparatorluğu, Kürtlerin yaşadığı topraklarda doğrudan bir hâkimiyet kurmasa da, bölgede etkili olabilmek için yerel aşiretlerle ittifak kurmaya çalıştı. Kürt aşiretleri zaman zaman Roma’ya bağlı kalırken, bazen de Part ve Sasani İmparatorlukları ile iş birliği yaptı.

Kürtler ve Roma’nın sınır politikası

Roma İmparatorluğu’nun doğudaki sınırlarını koruma stratejisi, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde askeri garnizonlar ve kaleler kurmayı gerektiriyordu. Bu dönemde Kürtler, Roma’nın sınır savunma sistemine dahil olmasa da, bölgedeki yerel milis güçler arasında yer aldı.
    •    Garnizonlar ve kaleler: Roma, Kürtlerin yaşadığı dağlık bölgelerde garnizonlar kurarak Part ve Sasani akınlarına karşı savunma hattı oluşturdu.
    •    Kürt milislerin rolü: Kürtler, Roma ordusunda doğrudan görev almasa da, yerel direniş güçleri olarak Roma ile iş birliği yapmışlardır. Roma’nın doğudaki en büyük rakibi olan Part ve Sasani İmparatorluklarına karşı Kürtler, Roma için zaman zaman tampon bir güç işlevi görmüştür.

Roma Döneminde Kürtler 2

Sasani döneminde Kürtlerin durumu

Part İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından, bölge Sasani İmparatorluğu’nun kontrolüne geçti (MS 224). Bu dönemde Kürtler, Roma ve Sasani İmparatorluğu arasındaki tampon bölgede yaşamaya devam etti.
    •    Sasani İmparatorluğu’nun doğudaki hâkimiyetini güçlendirmesiyle birlikte Kürtler, Sasani yönetimine daha fazla entegre olmaya başladı.
    •    Sasani döneminde Kürtler, hem askeri hem de idari görevlerde yer aldı.
    •    Roma ile Sasani İmparatorluğu arasındaki savaşlar sırasında Kürtlerin bir kısmı Roma’ya bağlı kalırken, diğerleri Sasani yönetimi ile iş birliği yaptı.

Roma Döneminde Kürtler 3

Roma kaynaklarında Kürtler

Kürtlerin Roma dönemindeki ataları olarak kabul edilen Karduklar, MÖ 5. yüzyılda Yunan tarihçi Ksenefon’unAnabasis adlı eserinde geçmektedir. Ksenefon, Pers Kralı II. Artakserkses’e karşı yapılan bir sefer sonrası Karduklar’ın yaşadığı bölgeden geçerken, bu halkın savaşçı özelliklerini ve dağlık bölgede Roma-Pers mücadelesinde stratejik bir konumda olduklarını belirtmiştir.

Roma dönemine ait bazı kaynaklarda Kürtlerin varlığına dair referanslar bulunmaktadır:
    •    Romalı tarihçi Plinius, Kürtlerin yaşadığı bölgelere ilişkin coğrafi tanımlamalarda bulunmuştur.
    •    AmmianusMarcellinus, Kürtlerin Part ve Sasani orduları içinde yer aldığını ve zaman zaman Roma ordusuna karşı savaştığını belirtmiştir.
    •    Kürtler, Roma döneminde daha çok “Karduklar” olarak anılmıştır. Ksenophon, ünlü eseri Anabasis’teKarduklardan bahsetmiş ve bu halkın Romalılar için tehlikeli ve savaşçı bir topluluk olduğunu aktarmıştır.

Muhabir: Ali Çekdar KORKMA
Editör Hakkında
Yorumlar

Güneydoğu Anadolu’nun batıl inançları günümüzde de yaşatılıyor

Güneydoğu Anadolu’da yüzyıllardır süregelen batıl inançlar, modern yaşamın etkilerine rağmen halk arasında halen güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor.

HABER - Leyla DAĞ

Güneydoğu Anadolu Bölgesi, zengin tarihi ve kültürel mirası ile birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu medeniyetlerin etkisi, halkın günlük yaşamına da yansımış ve çeşitli batıl inançların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Modern yaşamın etkilerine rağmen, bölge halkı bu inançları hala korumakta ve günlük hayatlarında uygulamaktadır. İşte Güneydoğu Anadolu’da nesilden nesile aktarılan en yaygın batıl inançlar:

KARA ÇARŞAMBA RİTÜELİ

Mart ayının ilk Çarşamba günü gerçekleştirilen Kara Çarşamba ritüeli, suyun arındırıcı gücüne olan inanca dayanır. Bu günde erkekler, alınlarına kara leke veya is sürerek derelere girerler. Bunun, kötü enerjilerden arınmak ve şanssızlıklardan kurtulmak için yapıldığına inanılır. Ayrıca, hastalıklardan kurtulmak için kurt kafasının ağzını bağlamak da ritüelin bir parçasıdır.

GECE ISLIK ÇALMAK UĞURSUZ SAYILIYOR

Gece vakti ıslık çalmanın kötü ruhları çağıracağına inanılır. Halk arasında, gece ıslık sesinin şeytanları veya kötü ruhları davet ettiğine inanıldığı için ıslık çalmaktan kaçınılır. Bu inanış, geçmişte tehlikelerin ve bilinmezliğin gece vakitleriyle ilişkilendirilmesinden kaynaklanmaktadır.

Güneydoğu Anadolu’nun Batıl Inançları Günümüzde De Yaşatılıyor3

SÜPÜRGEYLE ÜZERİNDEN GEÇMENİN KÖTÜ ŞANS GETİRDİĞİ İNANCI

Bir kişinin üzerinden süpürgeyle geçmenin, o kişiye şanssızlık getireceğine inanılır. Özellikle genç kızların üzerinden süpürgeyle geçilirse, evlenmelerinin zorlaşacağı düşünülür. Bu nedenle temizlik yaparken süpürgenin kişinin üzerinden geçmemesine dikkat edilir.


KIRIK AYNANIN UĞURSUZLUK GETİRDİĞİ İNANCI

Aynaların ruhu yansıttığına inanılır. Bu nedenle bir aynanın kırılması, ruhun zarar görmesi anlamına gelir. Aynanın kırılmasının, yedi yıl boyunca kötü şans getireceğine inanılır. Özellikle düğün veya nişan gibi önemli günlerde aynaların kırılmaması için büyük özen gösterilir.


ZİYARET AĞACI GELENEĞİ

Güneydoğu Anadolu’da kutsal kabul edilen bazı ağaçlar, halk arasında “ziyaret ağacı” olarak bilinir. İnsanlar, dileklerinin gerçekleşmesi için bu ağaçlara bez bağlarlar. Bu gelenek, eski Şamanizm ritüellerine dayanmaktadır. İnanışa göre, dileklerin iyi ruhlar aracılığıyla Allah’a ulaştırılacağı düşünülür. Ziyaret ağaçlarına bez bağlamak, özellikle kandil ve bayram günlerinde daha sık görülür.

LOĞUSA KADINLARI KORUYAN İNANÇLAR

Yeni doğum yapan kadınların korunması için yapılan ritüeller, bölgenin en köklü batıl inançları arasında yer alır. İnanışa göre, loğusa kadınlar kötü ruhların hedefi olabilir. Bu nedenle, loğusa kadınların başına kırmızı kurdele veya tülbent bağlanır. Ayrıca, doğum yapılan odanın kapısına kırmızı bez asmak da kötü ruhları uzak tutmak için yapılan bir uygulamadır.

NAZARDAN KORUNMAK İÇİN MAVİ BONCUK

Nazardan korunmak için kullanılan en yaygın yöntemlerden biri mavi boncuk takmaktır. Mavi boncuğun kötü enerjiyi emdiği ve nazarı bozduğu düşünülür. Evlerin girişine, çocukların kıyafetlerine ve hayvanların boynuna mavi boncuk asmak oldukça yaygındır. Mavi boncuğun koruyucu gücü olduğuna inanılır.

Güneydoğu Anadolu’nun Batıl Inançları Günümüzde De Yaşatılıyor2

KAPI EŞİĞİNDE OTURMAK UĞURSUZ SAYILIYOR

Kapı eşiği, geçiş noktası olarak kabul edilir. Halk arasında kapı eşiğinde oturmanın uğursuzluk getireceğine inanılır. İnanışa göre, kapı eşiğinde oturan kişinin ömrü kısalır veya evinde huzursuzluk yaşanır. Bu nedenle kapı eşiğine oturmaktan kaçınılır.

GECE AYNAYA BAKMANIN TEHLİKESİ

Gece vakti aynaya bakmak, ruhun tehlikeye girmesine neden olacağına inanılır. Gece aynaya bakan kişinin ruhunu aynada kaybedebileceği veya kötü ruhların aynadan çıkıp zarar verebileceği düşünülür. Bu nedenle gece saatlerinde aynaya bakmaktan kaçınılır.

AKŞAM TIRNAK KESMENİN UĞURSUZLUĞU

Akşam saatlerinde tırnak kesmenin kötü şans getireceğine inanılır. Bu inanışın kökeni tam olarak bilinmese de, geçmişte karanlık saatlerin tehlikelerle ilişkilendirilmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu nedenle birçok kişi tırnak kesme işini gündüz saatlerine bırakır.

EKMEK KIRINTILARINI SÜPÜRMEK FAKİRLİĞE NEDEN OLUR

Ekmek, Güneydoğu Anadolu’da kutsal kabul edilir. Sofradan dökülen ekmek kırıntılarının süpürülmesinin fakirliğe neden olacağına inanılır. Bu nedenle ekmek kırıntıları süpürülmeden toplanır ve çöpe atmak yerine hayvanlara veya kuşlara verilerek değerlendirilir.

Muhabir: Leyla DAĞ
Editör Hakkında
Yorumlar
Üst