Böyle bir tabir olur mu? Türkiye’de 100 yıldır oynan siyasal komedyaya bakacak olursak bal gibi olur.

Çünkü bu ülke bir dönem açık oy gizli sayım ucubesiyle seçim yapabilmiş ve bunu demokrasi olarak halka kabul ettirebilmiş bir ülkedir. Siyaset ile ilgili yazdığım önceki yazılarımda tespitlerimde yanılmış olmayı çok isterdim. Ancak son seçimlerde siyasetsiz siyasetçiler ve mensubu oldukları siyasetsiz siyasi partilerce sahnelenen 100 yıllık tiyatronun devamı olan siyasi komedya ve seçim sonrası gelişen olaylar ve sonuçları %1 oranında bile yanılmadığımı ortaya koydu. Bir kesimin söylemlerine aykırı bir şey söylendiğinde bu komedyanın bir tarafı gibi addedilip “siyasi komedyenler” tarafından hedef tahtasına alınıyor. 

Siyasetin genel anlamda kabul gören tanımı ve rolü, bir toplumda çatışma halinde olan çıkarların uzlaştırılması faaliyetidir. Siyaset Bilimi geçmişte dar anlamda devlet ve iktidar kavramları üzerine araştırmalar yapmaktayken günümüzde, siyasal kararların tahlili, sosyal grupların karar ve etki ilişkilerindeki rolü, siyasal katılma, sosyal yapı ve iktidar ilişkisi, siyasal değişme ve gelişme gibi konuları da incelemektedir. 

Son seçimlerin ortaya koyduğu sonuç bir siyasi programdan yoksun sadece parti ismini kullanan birçok organizasyonun karşıtlık ve taraftarlık bağlamında sahnelediği bir siyasi komedyaya tanık olduk. Ne yazık ki simdi de tekrarını izliyoruz. 

Ülke ve dünya gündeminde köktenci değişiklik, krizler ve toplumsal dönüşüm varken kendilerini muhalefet olarak adlandıranların ilkesizce oluşturdukları sebebi kendinden makul ittifakların bu konuda artık değişmesi mutlak olan bu durumla ilgili karşıtlık temelinde eskiyi savunmak dışında dişe dokunur bir söylemini gözlemlemek mümkün olmadı. Diyalektiğe aykırı bu durum sebebiyle malumun ilanı olarak hezimete uğradılar. 

Karşıtlık ve taraftarlık, övgü ve sövgü algısı kıskacındaki seçmenin durumu ise trajikomik bir durum arz etmektedir. Seçmenler bir programa sahip olmayan bu partileri yıllardır sonuçları ortada olmasına rağmen neden destekledi? 

100 yıldır kendi özgün fikirleri ve yapısıyla toplumsal ve siyasal yapıya yansımasına izin verilmeyen, baskı politikalarıyla her dönemde farklı sağ genellikle Ittihat ve Terraki’nin ve zihniyetinin devamı partilerin yedeği olmaya zorlanan “Türkiye solu” ona biçilen bu deli gömleğine neden razı oluyor? 

100 yıl boyunca çok ağır bedellerle mücadele etmesine rağmen neden kendi özgün yapısıyla politika yapmayı seçmiyor veya seçemiyor? 

Türkiye’de hiçbir zaman özgünlüğüyle yansıyan bir sol partinin kuruluşuna ve toplumsal yapıya katılmasına izin verilmedi. Her dönemde içine sızan kadrolarca farklı sağ genellikle Ittihatçı partilerin yedeği olmaya zorlandı. Sol bu durumu bilmesine rağmen gerek ağır baskılar sebebiyle gerekse bünyesine sızdırılan kadroların yönlendirmesiyle kolay yolu seçerek oda yönlendirildiği partilere sızma veya bu partilere sızarak ele geçirmeyi umma yöntemini seçerek bir kısır döngü yöntemini benimsemiştir. 

Sonuçta her dönemde kurgulanan senaryo sonucunda, ağır işkenceler, ölümler, cezaevleriyle kuşakların yok olduğu ağır bedeller ödeyen mağdur figüranı olmuştur. Sonucunda ise hiçbir dönemde kurumsallaşamamış sadece bazı dönemlerde sızdığını sandığı partide görüntü kabilinde o partiye sol görünüm kazandıracak birkaç milletvekiliyle yetinmiştir. 

Son dönemde ise bu senaryonun kapsamı İttihatçı partinin yanı sıra Kürt siyasi partileriyle genişletilmiştir. Bu genişletme sayesinde Kemalist partideki sol seçmene Kürt partisine oy verdirilerek hem sol hem de Kürt siyaseti İttihatçıların yedeğine alınmıştır. Siyasette esamisi okunmayan Araplara ise her zamanki gibi sadece aba altından sopa gösterilmiştir.   

Her Seçim sürecinde isminden bolca bahsedilen Kürt siyasetinin sonuçları olabilecek bir siyasi programı var mıydı? Eğer varsa değişim sürecinde bu programı yansıtmak yerine bu günkü sorunların asıl müsebbibi siyasi anlayışın yedeğine neden düştüğü sorusunu sormak lazım. 

Eğer ortada bir siyasi program varsa neden her seferinde kerhen ve ilkesiz bir ittifaka rıza gösteriliyor? 

Kürt seçmen neden kendi adayı yerine mevcut anlayışın temsilcisine oy verdiriliyor? 

Sol tandanslı olduğu algısı oluşturulan siyasi parti neden aslında esamisi olmayan ve yeminli sol karşıtı yapılarla ittifak kurarak onları meclise taşıyor ve bunu bir demokrasi görevi olarak sunuyor? Daha da ilerisi bunu sol siyasete de dayatıyor? 

Meclise bir siyasi programı olmadan girebilmek bir başarı mıdır? 100 yıllık deneyim bunun bir başarı olmadığını gösterdi. Başarı ancak değişimi siyasi programıyla planlayıp başarabilen siyasetçilerindir.

Sanırım Türkiye siyasetinin kangrenleşmiş sorunlarıyla ilgili daha çok yazıp çizilmesi gerekiyor.   

Birçok yazımda tekrar ettiğim gibi siyaset sorunlara çözüm bulma ve uygulama yöntemleridir. Yöntemde haklılık olmaz soruna uygulanan yöntem sorunu çözüyorsa başarıdır tersi ise başarısızlıktır.

Mim Yavuz Binbay