Türkiye’de 600 yıllık imparatorluğun çökmesine sebep olan İttihat ve Terakki zihniyetinin yanlış politikalarının artığı olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne kalan Arap Düşmanlığının köklerini İngiliz emperyalizminin manipülatif politikalarında aramak gerek.

O dönemde İngiliz ve Fransız Muhibbi birçok aydın müsveddesi bu ırkçı düşmanlığı bilerek veya bilmeyerek körüklemiş ve yerleşmesine zemin oluşturmuştur. İngilizlerin ve Fransızların manipülatif politikalarının hedefi anlaşılır bir durumdur ve hedefi nettir “Türkiye’nin Müslüman coğrafyayla ve Araplarla bağlantısını koparmak ve yalnızlaştırmak.” Dolayısıyla bu coğrafyada hâkimiyetlerini güçlendirerek pekiştirmekti.
Peki, kendilerini aydın, sanatçı, yazarçizer, politikacı vs. olarak adlandıran, bu ırkçı politikaların gönüllü İngiliz ve Fransız muhiplerinin amacı neydi ve genç Türkiye Cumhuriyeti’ne faydası veya zararı neydi? Bu sorunun cevabını ülkemizin 100 yıllık ekonomik, sosyal, siyasal tarihi göz önüne alarak okuyucunun ferasetine bırakıyorum. 
Son yüzyılda hem Arap coğrafyası hem de ülkemiz bu emperyalistlerin adaletsiz ve acımasız sömürüsüne, katliamlarına maruz kaldı. Bu coğrafyadaki tüm zenginlikler pervasızca talan edildi. Bu talandan hem Türkiye hem de tüm Arap ve Müslüman coğrafyası maruz kaldı. 
Türkiye’nin kurucu unsurlarından biri, ikinci etnik kimliğe sahip, cumhuriyetin kurulmasından (ve öncesinden AKAD imparatorluğundan beri) TC vatandaşı olan Arap etnik kültürel kimliğe gelince, bu konu tam anlamıyla Türkiye için ciddi stratejik bir sorundur. 
Türkiye’de Arap düşmanlığı propagandası aynı zamanda emperyalistlerin ülkemizi 100 yıldır yalnızlaştırarak zayıflatılmasında kullandıkları stratejik en güçlü propaganda aracıdır. Türkiye’de Arap düşmanlığı propagandası aslında Türkiye düşmanlığıdır. 
Çünkü bu ırkçı propaganda ile ülkemizin ana unsuru olan Arapları kışkırtarak aidiyetlik bağlarını Türkiye ile kopararak Türkiye’de etnik kargaşa çıkarmayı ve etnik kültürel fayları karıştırmayı amaçlamaktadır. Türkiye’deki Araplar ülkemizi zayıflatarak emperyalistlerin güdümünde tutmayı amaçlayan bu oyuna Libya, Irak, Suriye, Gazze vd. oynanan emperyalist soykırımcı oyunların sonucu ortadayken gelmeyecektir/gelmemelidir. 
Bu ırkçı politika sahipleri emperyalist muhipler Türkiye’nin tarihsel bağlarla bağlı olduğu coğrafyayla bağlarını kopararak izole ederek zayıflatmayı amaçlamaktadır.
Küresel sermayenin gönüllü veya maaşlı Arap düşmanı ırkçılar Türkiye’yi güçlü Arap sermayesiyle bağlarını kopararak, uzak tutarak Türkiye’yi IMF, ABD, İngiltere vb. küresel tefeci sermayeye muhtaç duruma düşürmeyi amaçlamaktadır. 
Bu ırkçı Türkiye düşmanı çığırtkanların en belirgin refleksi, Türkiye Katar, BAE veya herhangi bir Arap ülkesiyle finansal veya ekonomik bir anlaşma imzaladığında “Araplar ülkemizi işgal edecek” benzeri deli saçması çığırtkanlık yapmaktadır. Ancak aynı çığırtkanlar ABD, AB vb. küresel güçlerle yapılan anlaşmaları alkışlar ve bin bir türlü yalakalıklarla şaklabanlıkla övgüler düzmektedir.   
Binlerce yıllık ortak yaşamın, ortak coğrafyayı paylaşmanın, kültürel ve dinsel birlikteliğin sağladığı etkileşimle geliştirilmeye çalışılan kültürel etkinlikler bile bu zihniyet sahibi bazı meczup ırkçılarca hezeyanlar eşliğinde dinsel ve kültürel hakaretler yağdırılmaktadır. 
Tüm dünyadaki Müslümanların yerine getirmek istediği hac faraziyesine bile meczupça peygamberimize bile hakaretler yağdırarak saldıran sanatkâr, yazar, politikacı müsveddesi bu zihniyet sahipleri, başka dinlerin benzer günlerde ifa edilen bu ibadet Müslümanlık ve Hz. Muhammed’in Arap olması söz konusu olunca bu zihniyetteki meczupların Mankurtluğu depreşerek kin ve nefret kusmaya başlıyorlar. Bu meczuplara bu konuyu hatırlatmak istiyorum ki, ne Hz. Muhammed sadece Arapların peygamberidir, ne de Müslümanlık sadece Arap dinidir. Tıpkı Hz. İsa’nın Yahudi ve İbrani olmasına rağmen Hristiyanlık bir İbrani dini değildir. 
Türkiye’nin yüzüncü yılındaki kalkınma devriminde, savunma sanayindeki bağımsızlık başarısında Arap sermayesinin iş birliği var. Yaşadığımız coğrafyayı 100 yıldır paramparça eden, kana bulayan, yıkıma uğratan emperyalist politikaların son bulması ve barış tesis edilmesi, ekonomik ve politik istikrarın sağlanabilmesinin yegâne ihtimali Arap coğrafyası ile Türkiye’nin iş birliğidir.  
Arap coğrafyası ve Türkiye iş birliği tarih boyunca bedenle ruh ilişkisi gibidir. Bu cahil ve meczup emperyalist işbirlikçisi tayfaya biraz tarih okumalarını tavsiye ediyorum. 
Türkiye’de Arap düşmanlığı politikası, emperyalist küresel güçlerin Türkiye’yi zayıflatmak için Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden itibaren sürdürülen stratejik politikasıdır.  
Türkiye’de Arap düşmanlığı, Türkiye düşmanlığıdır.