1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, dünya genelinde işçilerin hak mücadelesinin sembolü olarak kutlanır. Bu özel günün kökeni, 19. yüzyılın ikinci yarısında Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan işçi direnişlerine dayanır. 1880’li yıllarda, sanayi devriminin etkisiyle hızla büyüyen şirketler karşısında işçiler; uzun çalışma saatleri, kötü çalışma koşulları ve iş güvencesinden yoksunluk gibi ağır şartlara karşı seslerini yükseltmeye başladı.
1 MAYIS’IN ORTAYA ÇIKIŞI
1881’de kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu, sekiz saatlik iş günü talebini yaymak için harekete geçti. Bu çabaların en dikkat çekici anı, 1 Mayıs 1886’da ABD’nin Chicago kentinde yaşandı. Grev yapan 350 bin işçi, üretimi durdurdu. Ancak bu eylemler ağır baskılarla karşılandı. Polis saldırıları sonucu çok sayıda işçi hayatını kaybetti.
Chicago’da 40 bin tekstil işçisinin eylemi ve ardından yaşanan Haymarket Olayı, 1 Mayıs’ın simgesel anlamını pekiştirdi. Olaylar sonucunda dört işçi önderi idam edildi. Albert Persons’un, “Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım” sözleri tarihe geçti.
ULUSLARARASI GÜNE DÖNÜŞMESİ
1889 yılında toplanan II. Enternasyonal, 1 Mayıs’ı tüm dünyada “Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” ilan etti. Bu tarihten itibaren pek çok ülkede işçiler, taleplerini dile getirmek ve haklarını savunmak için sokaklara çıkmaya başladı.
TÜRKİYE’DE İLK 1 MAYISLAR
Anadolu’da ilk 1 Mayıs 1905’te İzmir’de kutlandı. İstanbul ise 1910 yılında ilk kez bu gösterilere sahne oldu. Osmanlı döneminde baskılara rağmen kutlamalar sürdü. Cumhuriyetin ilk yıllarında da işçiler yürüyüşler düzenledi, ancak zaman zaman yasaklarla karşı karşıya kaldılar.
1 MAYIS BUGÜN NE İFADE EDİYOR?
Günümüzde 1 Mayıs, yalnızca bir tatil günü değil, işçilerin taleplerini dile getirdiği, demokrasi, özgürlük ve eşitlik çağrılarının yükseldiği bir gün olarak kutlanıyor. Türkiye’de ve dünyada, bu tarih hâlâ mücadele ruhunu taşıyan bir simge olarak varlığını sürdürüyor.