Diyarbakır’ın kadim tarihine yön veren iki önemli yerel güç olan Silvan mirleri ve Lice beyleri, bulundukları bölgelerde yalnızca siyasi değil, kültürel ve sosyal anlamda da iz bırakmış yöneticilerdi. Her iki topluluk da Kürt yerel beyliği geleneğinin bir parçasıydı; ancak gerek çıkış noktaları gerekse Osmanlı dönemindeki konumları bakımından birbirlerinden belirgin şekilde ayrılır.
SİLVAN MİRLERİ: STRATEJİK BİR MERKEZİN GÜCÜ
Silvan, tarih boyunca birçok medeniyetin merkezi olmuştur. Mervani, Artuklu ve Eyyubi dönemlerinde başkentlik yapan kent, Osmanlı döneminde de önemli bir yönetim noktasıydı. Bu konum, Silvan mirlerini bölgede merkezi otoriteyle daha ilişkili ve devletle daha yakın temas kuran bir yönetici sınıfı haline getirdi. Yerel halkla devlet arasında bir köprü görevi gören bu mirler, Osmanlı’nın merkeziyetçi politikaları karşısında zaman zaman denge kurucu bir rol üstlendiler.
Silvan’daki mirlik yapısı, kentin tarihi zenginliğini korumada da etkili oldu. Selahaddin-i Eyyubi Camii, Hasuni Mağaraları ve Malabadi Köprüsü gibi eserler, bu mirasın birer parçasıdır.
LİCE BEYLERİ: ÖZERKLİK VE DİRENİŞİN TEMSİLCİSİ
Lice beyleri ise Şam’dan 11. yüzyılda gelen Şeyh Hasan Zerrakî’nin torunlarının oluşturduğu bir yönetici topluluğudur. Zamanla Zırkî Beyliği’ni kurarak Atak bölgesinde yerleştiler. Osmanlı döneminde “yurtluk-ocaklık” sisteminden faydalanarak kendi bölgelerinde özerk bir yapı oluşturan bu beyler, merkezi otoritenin güçlenmesiyle birlikte direnç göstermeye başladılar.
Lice beylerinin en belirgin tarihi duruşu, 1925’teki Şeyh Said İsyanı’nda görüldü.
1925’teki Şeyh Said İsyanı’nda aktif olarak yer almaları, bu direniş çizgisinin en görünür örneğidir. Lice beyleri, sadece askeri değil, aynı zamanda manevi liderlik de üstlendiler.
Ahmet Bey’in Lice’yi imar çalışmaları, yerel ekonomiyi canlandırma çabaları ve vakıf eserleri ile bölge halkına yönelik hizmetleri, onların sadece savaşçı değil aynı zamanda halkçı bir kimliğe sahip olduğunu ortaya koyar. Lice Ulu Camii gibi yapılar bu mirasın somut örneklerindendir.
KÜLTÜREL VE SOSYAL ETKİLERİ
Silvan mirleri, kent kültürünü ve Osmanlı-İslam mimarisini beslerken, Lice beyleri ise daha çok kırsal yapılar, toplumsal örgütlenmeler ve dini liderlik üzerinden etki yaratmıştır. Silvan mirleri devletle daha entegre bir konumdayken, Lice beyleri halkla doğrudan temas içinde, daha yatay ve kapsayıcı bir otorite sergilemişlerdir.
Silvan mirleri daha kurumsal, yazılı ve mimari eserler üzerinden hatırlanırken; Lice beyleri halk hafızasında dini önderlik, isyanlar ve mücadeleyle anılır. Bu da iki yapının tarihsel süreklilik içinde birbirinden ne kadar farklı profillere sahip olduğunu ortaya koyar.
İKİ FARKLI YÖNETİM TARZI, AYNI TARİHSEL DOKU
Silvan mirleri ile Lice beyleri, Diyarbakır ve çevresinin tarihsel, siyasal ve kültürel mirasında iki ayrı damarı temsil eder. Biri devletle bütünleşik, kurumsal ve diplomatik bir yönetime örnek; diğeri ise halk temelli, bağımsızlıkçı ve direnişçi bir model sunar. Bu iki yapı, tarih boyunca bölgenin zengin kültürel mozaiğini oluşturan temel taşlar olmuştur.