HABER - Leyla DAĞ
Anadolu’nun kadim şehirlerinden biri olan Diyarbakır, tarihsel süreç boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yaparken, farklı dönemlerde değişik isimlerle anıldı. Her bir isim, şehrin stratejik önemini, mimarisini, coğrafi konumunu ve üzerinde hüküm süren uygarlıkların etkisini yansıttı.
Şehir, M.Ö. 14. yüzyıldan günümüze kadar sırasıyla Amidi, Amid, Amida, Agusta, Karaamid, Karakale, Karacakale, Hamid, Karahamid, Diyarbekir ve son olarak Diyarbakır adlarıyla bilindi.
TARİHSEL İSİMLERİN ANLAMLARI
AMİDA
Diyarbakır’ın bilinen en eski adlarından biri “Amida”dır. M.Ö. 14. yüzyıla kadar uzanan bu isim, özellikle Roma ve Bizans dönemlerinde şehir için kullanılmıştır. Asur kaynaklarında da yer bulan “Amida” ismi, bölgenin Mezopotamya içindeki önemine işaret eder.
KARAAMİD VE KARALELE
Orta Çağ’da şehrin çevresini saran siyah bazalt taşından yapılmış surlar, halk arasında kente “Karaamid”, “Karakale” ve “Karacakale” gibi isimler verilmesine neden oldu. Bu isimler, hem mimarinin hem de şehrin dayanıklılığının simgesi haline geldi.
HAMİD VE KARAHAMİD
Selçuklu ve beylikler döneminde şehir “Hamid” ve “Karahamid” isimleriyle anıldı. Bu adlar, dönemin Türk-İslam kültürünün kent üzerindeki etkisini yansıtır.
DİYARBEKİR
Arap hâkimiyetinde şehre “Diyarbekir” adı verildi. Bu isim, Bekr kabilesinin bu topraklara yerleşmesini ifade eder. Osmanlı döneminde de bu ad yaygın biçimde kullanılmış ve resmi belgelerde yer almıştır.
DİYARBAKIR
1937 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün önerisiyle şehir “Diyarbakır” adını aldı. “Bakır diyarı” anlamına gelen bu isim, Cumhuriyet’in modernleşme anlayışına uygun olarak şekillendi. Bu değişim aynı zamanda şehrin sanayi ve doğal kaynaklarıyla ilişkilendirildi.
AMED: HALK ARASINDA YAŞAYAN BİR İSİM
Günümüzde, özellikle Kürt halkı arasında Diyarbakır için yaygın olarak “Amed” ismi kullanılmaktadır. Bu ad, hem geleneksel bir aidiyeti temsil etmekte hem de kültürel kimliğin bir ifadesi olarak varlığını sürdürmektedir.
DİYARBAKIR’DAN GELİP GEÇEN UYGARLIKLAR VE HAKİMİYET KURAN DEVLETLER
Diyarbakır, sadece isimleriyle değil, üzerinde hüküm süren uygarlıklarla da tarih boyunca büyük bir çeşitlilik sergilemiştir. Kaynaklara göre, M.Ö. 3000 yılından itibaren bu topraklar çok sayıda krallık, hanedan ve imparatorluğa ev sahipliği yaptı. Her biri, şehirde kalıcı izler bırakarak hem siyasi hem de kültürel dönüşümlere yol açtı.
Mezopotamya’nın kuzeyinde yer alan bu stratejik bölge; önce Huriler ve Mitanniler gibi ilk çağ uygarlıklarının yönetimindeydi. Ardından Asur, Urartu, Med ve Pers egemenliğiyle Doğu’nun büyük imparatorluklarına kapı araladı. Büyük İskender’in gelişiyle birlikte Helenistik dönem başladı, Selevkoslar ve Partlar iz bıraktı.
Roma, Sasani ve Bizans dönemlerinde şehir hem doğu hem batı imparatorlukları arasında stratejik bir merkez olarak öne çıktı. İslam ordularının 639’da Diyarbakır’ı fethiyle birlikte kentte yeni bir dönem başladı. Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler ve Mervaniler bu yeni dönemin ilk aktörleri oldu.
Orta Çağ’da Büyük Selçuklulardan Artuklulara, Eyyubilerden Akkoyunlulara kadar çok sayıda Türk-İslam devleti bu topraklarda hüküm sürdü. 1515 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun denetimine giren şehir, 1923’e kadar Osmanlı idaresinde kaldı.