AMED TIMES- İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Diyarbakır Şubesi, 16-17 Mart tarihlerinde gerçekleştirdiği "Kürt Meselesinin Çözümü ve Barış Konferansı"na  dair dair sonuç bildirgesini düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.

"Konferansta barış talebi yükseldi"

Toplantıda ilk olarak konuşan İnsan Hakları Derneği Genel Eş Başkanı Hüseyin Balaban, "Bir yandan çatışma ve güvenlikçi politikalar, bir yandan da 2024 yılı Newrozu'nda dile getirilen barış talebi var. Bizde böyle bir ortamda barış konferansı düzenledik. Bu konferansta barış talebi yükseldi. İHD barış talebinin yükseldiği kesimin içinde yer alıyor. Barış insan hakları, demokrasi ve özgürlüktür" dedi.

Sonuç bildirgesini açıkladı

Ardından İHD Diyarbakır Eş Başkanı Ercan Yılmaz sonuç bildirgesini açıkladı.

Yılmaz, "Kürt Meselesi; Ortadoğu’nun en kadim halklarından olan Kürtlerin bir ulus olmaktan kaynaklı kolektif haklarının, Kürt Coğrafyasında egemen olan devletler tarafından tanınmamasına dayanan ve esasında uluslararası bir mesele haline gelmiş bir olgudur.

Dünyadaki en yüksek Kürt nüfusunu sınırları içinde barındıran Türkiye Cumhuriyetinin henüz tamamlanan bir asırlık siyasi tarihine bakıldığında kuruluşundaki tekçi anlayışın yüz yıl boyunca şekil değiştirerek istikrarlı bir biçimde devam ettiği görülmektedir. Bu anlayış; özellikle hâkim Türk kimliğine mensup olmayanlara yönelik inkâr, yok sayma ve asimilasyona dayalı bir iktidar davranışını yerleşik kılmakla beraber; esasında tarihin olağan akışı içerisinde gerçekleşmesi beklenen Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi sürecine de daima engel olmuştur. Cumhuriyet tarihi; kuruluşundan bugüne demokrasinin ve çoğulculuğun tarihi olması gerekirken, dini ve etnik azınlıkların yok sayıldığı, tek parti yönetimleri, askeri darbeler, olağanüstü hal dönemleri ve hukuk dışı yargı uygulamaları ile demokrasinin mütemadiyen askıya alındığı bir tarih olmuştur" dedi.

"Dönem dönem girişimler oldu"

"Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kürt Meselesinin hak temelli çözümü yerine antidemokratik uygulamalar ile baskılanmasına dayanan tutumu şiddeti kaçınılmaz kılmış ve meseleyi büyüterek bugüne kadar getirmiştir" diyen Yılmaz, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Nitekim yaklaşık 40 yıldır PKK ile Türkiye Devleti arasında süregelen çatışma hali bütün can yakıcılığı ile halen devam etmektedir.  Öte yandan Kürt Meselesinin çözümü konusunda devlet tarafından dönem dönem bazı girişimler olsa da meselenin çözümüne dair gerçekçi politikalar ortaya konamamıştır. Son olarak 2013-2015 yılları arasında “Çözüm Süreci” olarak adlandırılan dönemde her ne kadar çatışmalar durmuş ve toplumda kısmi rahatlamanın yaşandığı gözlemlenmiş ise de bu süreçte dünyadaki çatışma çözümü örneklerine benzer mekanizmalar ve yasal düzenlemeler oluşturulmadığı için 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan çatışmalar şiddetlenerek devam etmektedir. Aradan geçen 8 yıllık dönemde meselenin çözümsüzlüğün bir sonucu olarak; on binlerce can kaybının yanı sıra; ifade ve toplanma özgürlüğü, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, siyasete katılım hakkı ciddi yara almış ve otoriterleşme yerleşik hale gelmiştir.  Bir yandan sivil siyasetin önü kayyum uygulamaları, gözaltı ve tutuklamalar ile tıkanırken; öte yandan, Kürt Meselesinin çözümünde etkisi devlet tarafından da kabul edilen PKK Lideri Abdullah Öcalan ailesi ve avukatları ile görüşmeleri engellenerek diyalog zemini tamamen ortadan kaldırılmıştır.

İnsan Hakları Derneği; Kürt Meselesini temelde bir insan hakları ve demokrasi meselesi olarak tespit etmekte ve çözümü bu çerçevede aramaktadır. Barışın sağlanamadığı bir ortamda insan haklarından söz edilemeyeceği gibi demokrasinin mevcudiyeti de mümkün olamayacaktır. İHD; Türkiye Cumhuriyeti açısından ise, toplumsal barışın, demokratikleşmenin ve insan haklarına dayalı bir devlet olabilmenin en acil gereğini; Kürt Meselesinin çözümüne dair katılımcı, etkin ve çözüm odaklı bir siyasi perspektifin sunulmasında görmektedir. Bilinmektedir ki barış; uzun ve zorlu bir süreç olduğu gibi aynı zamanda mümkün ve herkes için gereklidir.