Kentler hızla büyüyor, nüfus artıyor. Buna bağlı olarak yapılaşma da artıyor. Ancak büyürken gözden kaçan en önemli şeylerden biri yeşil alanların giderek azalmasıdır. Parklar, bahçeler, ormanlık alanlar yerini beton binalara, asfalt yollarla dolu alanlara bırakıyor. Bu durum yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor.

Yeşil alanlar, kent sakinleri için sadece bir estetik değil, sağlık ve psikoloji için hayati öneme sahip alanlardır. Ağaçlar, bitkiler havayı temizler, şehirlerdeki karbondioksit seviyesini düşürür. Aynı zamanda sıcaklığın yükselmesini engeller, şehirlerdeki “ısı adası” etkisini azaltır. Bu da özellikle yaz aylarında hayat kurtarıcıdır.

Yeşil alanlar insanların bir araya gelip sosyalleşebileceği, spor yapabileceği, çocukların güvenle oynayabileceği alanlardır. Bu alanların azalması, sosyal bağların zayıflamasına, bireylerin yalnızlaşmasına yol açar. İnsanların doğayla olan bağının kopması ise ruh sağlığını olumsuz etkiler. Stres, kaygı ve depresyon gibi sorunlar artar.

Ayrıca yeşil alan eksikliği, solunum yolu hastalıkları, kalp rahatsızlıkları gibi sağlık sorunlarının artmasına da neden olur. Kirli hava ve yüksek sıcaklıklar, özellikle çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalar için büyük risk oluşturur.

Kent yönetimleri, planlama yaparken yeşil alanları koruma ve artırma konusunda daha bilinçli hareket etmeli. Yeni projelerde yeşil alanların zorunlu tutulması, mevcut parkların bakımı ve iyileştirilmesi önemlidir. Ayrıca kent içindeki yeşil alanların erişilebilir olması da yaşamsal bir konudur.

Yeşil alanlar sadece doğanın değil, insan hayatının da parçasıdır. Betonun içinde yeşilin yok olması, aslında yaşam kalitemizin yok olmasıdır. Daha yaşanabilir şehirler için yeşil alanlara sahip çıkmak bir zorunluluktur.